d62339e9-4765-4d2d-b140-bd6cb6afaf95

DOĞAL BİR İNSAN

Nida’yı birkaç sene önce Nlp eğitimi aldığım sırada tanıdım. Koçluk eğitimleri ile beraber Nlp eğitimi almak istemişti. Ortak noktamız tanışmamıza vesile oldu. Bugün aradan geçen zamanda artık o bir yaşam koçu! Sürekli okuyan, araştıran hala eğitimlerle kendini geliştiren idealist biri.

Lonra’da yaşıyor. Arada mesafelerin bize engel olacağını düşünmedik. Skype üzerinden görüntülü görüşerek yaklaşık 3,5 saat sohbet ettik. Biz günlük yaşamı konuşarak başladık, röportaj kısmına girmek gibi ne onun beklentisi ne de benim “soruları nasıl başlatsam” kaygım oldu. Akışta günlük hayattan başlayan konumuz tatlı bir sohbet havasında gerçekleşti. Konu konuyu açtıkça hazırladığım soruları, konuşmamızın, doğru yerlerinde kullanarak cevapları aldım.  Röportaj yapılacağını söylediğimde insanlarda heyecan ve kaygı oluyor ki, bunu çok normal buluyorum. Fakat samimi ve sıcak bir ortam oluşturarak bunu azaltmaya çalışıyorum. Tabi Nida’da doğal bir insan olduğu için, sıcak ve içten cevapları konuşmalara yansıdı.

Yaşam koçluğu herkesin merak ettiği bir meslek, insanların bu meslekle ilgili tanımlama ve yargıları var. Bunların hangisi doğru, hangisi yanlış Nida ile bunları konuştuk. Kimler yaşam koçundan seans almalı? Yaşam koçu nasıl yardımcı olur? Süreçler bir koç tarafından nasıl takip edilir? Tüm bilinmesi gereken, akılmıza takılanları ona sordum. Keyifli bir sohbet ortaya çıktı. Umarım siz de keyif alırsınız.

Röportaj gününü belirlerken eğitim için İstanbul’a geleceğini söylemişti. İlk o zaman  röportaj yapmak istemiştim, fırsat olursa hemen değerlendirelim diye düşündük fakat yoğun bir eğitim oldu ve görüşemedik. Skype’de beni gördüğünde, bana çok iyi göründüğümü söyledi; kilo vermiş olmamdan dolayı. Kilo vermek ve sağlıklı beslenme konuları hakkında konuşmaya başladık,  en son aldığı eğitim hakkında konuşarak röportaja başladık.

“KAMPTA BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜMDEN GEÇTİM İÇSEL OLARAK”

Sahi kampa gittin, güzel bir alanda çalışıyorsun, farklı bir eğitim aldın. Bunun sana katkılarını merak ediyorum.

 Kundalin  yoga seviye 1 eğitimi idi. Eğitim; Aralık- şubat- Mayıs aylarındaydı. Her bir modülde farklı farklı konuları işledik. Genel olarak bana yansıması şöyle idi;

Bazen insan hayatında tıkanabiliyor, kaybolmuş gibi hissedebiliyor. Benimde öyle bir dönemimdi. Kendimi tıkanmış, kaybolmuş gibi hissettim. Çözüm gözümün önünde olmasına rağmen görmüyordum, yardımları kabul etmiyordum, kendi bildiklerimi yapıyordum, ciddi stresli ve depresyon yaşadığım bir dönemdeydim. Şunu da biliyorum kurban psikolojisine de girmemem gerekiyor. En çok kendimi frenlediğim yer burası oldu. Kurbanlık alana girersen dibi yok. Daha da kayboluyorsun.  “Hadi, Nida bir şey yap! Dedim kendime. “ Çözüm sende!” sonra eğitimin ruhumun inzivası olacağını düşündüm. İlk eğitime başladığımda; kamptan bir gün önce kamptan kaçma isteği duydum.

( bir kahkaha attım direnç göstermiş diye)

“Yok ya, manyak mıyım? Ne işim var? Ne yapıyorum? Gidip ne yapacağım? Dirençler var ya Emel, inanılmaz duruyor. Kampa gittim ama hala böyle içgüdüsel olarak geri döneyim, para yanacaksa yansın düşüncesindeyim. Eğitimin parasını vermişim, her şey tamam. Tabi eğitime katıldım. Eğitim saat sekizde- dokuzda bitiyor. Fakat her akşam bahçeye gidip ağlıyorum. Niye ağladığımı bilmiyorum sadece geri dönmek istiyordum. O kadar bir direnç vardı ki… Kendi kendime diyorum ki;

“Tamam bu direnci görüyorum ve izin veriyorum.”  Burada kalacaksın, istediğin kadar ağla!

Üç gün setler yaptık, yaptığımız çalışmalar enerji üzerine ve bilinçaltı çalışmalarını içeren yogaya ait çalışmalardı. Etkisini görmeye başladım. Üç gün sonra enerjim değişti. Daha pozitif hissediyordum, daha dinç, daha heyecanlı ve arzulu. O direnç döneminde kendimi tanıyamamıştım. Ben böyle biri değildim; enerjik, gülümseyen, bir insanım ne oldu diye düşünmeye başladım. Fakat yavaş yavaş kendime geldim dedi. Hocalar ödevler verdiler; kırk günlük. Kırk gün olmasının nedeni ise; eski davranışın yıkılıp, yeni davranışın gelmesi için verilen süre kırk gün. Örneğin; otuz dokuzuncu gün alışkanlığı bıraktığında tekrar baştan başlıyorsun. Kesintisiz ödevi yapman gerekiyor. Tabi ödevleri yaptık. Şubatta 2. Modülde de direncim hala vardı. 3.modül de Mayıs ayında olacaktı.  İlk iki modüller de silah zoruyla gitmiş gibiydim.

2.modülde de mi bu şekilde hissetmiştin?( silah zoruyla mı gittin?)

Evet, ikincisinde de bu his oldu. Ama ilki kadar değil.

3.modülde direnç azalmaya başladı yani?

Evet.

Sonra?

üçüncü modülde kendi kendime dedim ki;

“Nida sen neyi unuttun? Eğlenmeyi unuttun! Acı çekeceksen çekeceksin, böyle bir seçim yapmışsın, gerekeni yapacaksın bunu yaparken, tadını çıkar. ” Bu niyetimi de ayrıca kağıda yazdım.

Üçüncü modülde; beş element üzerinde çalıştık. Hava,su,toprak,ateş ve ruh. Sıkı bir diyet vardı. Sabah çorba, öğlen karpuz yiyorduk.

Minik bir ayrıntıyı da paylaştı. “karpuza biber attık. Karpuzun gazı bu şekilde gidiyormuş, bunu öğrendik” dedi. ( güldük tabi)

Sonra devam etti:

Akşamda marş fasulyesi  ve pirinçten yapılmış bir yemek yedik. Her gün aynı yemeği yiyoruz. Artık iştahım kesilmişti. Bu bana çok değişik geldi. Kendimi iyi hissediyordum. Çok az yiyerek durabiliyordum. Hatta hocalara sordum. Londra’ya gittiğimde inanılmaz yiyorum burada nasıl oluyor da başarabiliyorum diye. Sen söyle dediler? Ne fark var? Sanırım insanın içindeki boşluk duygusuyla alakalı. Boşlukla baş edemeyince neye saracağını şaşırıyor.  Başka biri için sigara, başka biri için alkol, başka biri için arkadaşları ile gezmek, tozmak, başka biri için sosyal medya…  Amaç çok belli, kendinden kaçmak.  Fakat oraya gitmek sevdiğim şeyi yapmak, bana çok iyi gelmişti. O boşluk duygusunu alıp kabul edip, yargılamadan, eleştirmeden, yok saymadan, tamam sen buradasın, gel seninle dans edelim diyorsun. Bana en çok dokunan şey, kalbim açıldı. Allah inancım arttı. Şükür, teslimiyet oldu… Yaradanı hissettim. Kalp çakrası üzerinde çalıştık ve bu bana inanılmaz geldi.

Kamp sürecini anlatırken, ortamı, eğitimi ve en önemlisi de Nida’yı çok iyi anladım. Onun ne kadar keyif aldığını, öğrendiğini ve etkilendiğini, anlatırken ki, heyecanını gördüm.

Boşluk duygusunun insanda yarattığı etkiyi konuştuk. Duygusal sebeplerin insanları bazı arayışlara ittiğinden bahsettik. Nida insanların, sorunlar karşısında birbirini dinlemediğini, dinlemediği gibi de kendi sorununu anlatmaya çalıştığını düşünüyor.

Kimse sana dur, sen bu varoluşta olmayı istiyor musun diye sormuyor diye söyleyince Nida bende  biz kendimize soru sormayan bir milletiz sanırım konuşurken de karşımızdakinin sorusunu anlamak için sorular sormuyoruz dedim. İşte bu noktada röportajımızın başladığı nokta oldu. Yavaş yavaş konuya girmeye başladık.

0c15e0c8-c3e5-48e3-941b-c1dc2723ef71

Yaşam koçluları bizim kendimize soramadığımız soruları acaba bize hatırlatarak kendimize dönmemizi mi sağlıyor?

Kesinlikle, koçun yaptığı şey bu; doğru ve güçlü sorular sorabilmek. Güçlü soruları sorarken danışanın kendisi ile yüzleşmesini sağlamak. Çünkü kaçış yok. Sorular sıkıştırıyor. Cevabı bilmiyorum diyemez mutlaka koç bir cevap alır.

Sana gelen danışanlar, çözüm mü arıyor?

Evet, çözüm arayan kişiler. Seni buraya ne getirdi? Gündemin ne ? Bu seansın sonunda nereye varmak istiyorsun diye sorarım. Çerçeveleme yapıyorum esasında. Ulaşmak istediği noktayı netleştiriyoruz. Bu hedefin altında ne var? Örneğin; “Diyetisyenle çalışıyorum. Sağlıklı beslenmeyi hayatımda kalıcı kılmak istiyorum. İdeal kiloya ulaşmak istiyorum” diye hedefini belirtti. Kalıcı ve sürekli bir hale getirdiğinde ne olacak diye sorarım. Ben kendime daha çok değer vereceğim, daha çok seveceğim gibi bir cevap verebilir. Emelin aradığı şey bu! Sağlıklı beslenme ile kendine değer vermeyi birleştiriyor. Sen danışan olarak, sürekli parçaları birleştireceksin. Çünkü ben sana devamlı bunu mu demek istedin diye soracağım.

Danışan kafasında netleştirmediği konuyu, altındaki sebepleri bilmediği için, kafasındakini netleştirmek için mi sorular soruyorsun?

Sorularla netleştirmek, motive etmek, ilham vermek, teşvik etmek için.

Dirençlerle karşılaştığında özel teknikler uyguluyor musun?

Daha önce mutlaka bir çok farklı konuya direnç göstermişsindir. Geçmişte ne oldu? Nasıl dirençlerdi? Nasıl oldu? Bana anlat. Yine sağlıklı beslenmeyle alakalı konuşalım: Yemeğini yemişsin, toksun ama dolabın kapağını açmışsın, Ne oluyor?  Ne düşündün ve ya ne hissettin de seni mutfağa, dolaba götürüyor? Merak ediyorum, soruyorum. Kötü bir telefon alırsın, bir tartışma olmuş olabilir gibi… Bir şey seni uyarmış, burada uyaran önemli. Hoop o alışkanlığa geri dönüyorsun! İlk  uyaran çok önemli, arkadaşın sana telefonda bir şey söylüyor senin egona dokunuyor, seni rahatsız ediyor. Sen belki yüzleşmek istemiyorsun, farkında değilsin fakat uyaran geldi tam o noktada: uyaran geldiğinde “sen ne yapacaksın?” Uyaran çevrende, telefonda, sosyal alanda her yerden gelebilir. Einstein’nin bir sözü var, çok severim:

“ Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.”

Uyaran geldiğinde, aynı tepkiyi verirsen sonun nereye varacağını çok iyi biliyorsun. Seçimin buysa yapılacak bir şey yok. Seans zaten biter benim için. Bu yol böyle gitmesin diyorsan ben de diyorum ki, ne yapacaksın? Sen zaten otomatik olarak düşünmeye başladın.

Herhangibi bir kanaldan sana uyaran geldiğinde otomatik yaptığın davranışı bir kenara bırakıp nötr mü kalmaktan bahsediyorsun?

Aynen.

Tepkiyi mi değiştirmek gerekiyor yoksa önce nötr mü olmak gerekiyor?

Şöyle; herkesin vereceği cevap farklıdır. Bazısı nötr kalır, hiçbir yol oluşturmaz. Ne negatif ne de pozitif bir tepki vermeyebilir.

Örneğin; diyelim ki, bir kişi sizin hakkınızda konuşmuş, dedikodu da kulağınıza geldi. Kendinizi yeterli ifade etmediğinizi söylemiş. Hop! Sizin yetersizlik kodunuz varsa, ego devreye girer, alarm verir. Orada dedikoduyu duyan kişi kendine sormalı;

“Tanıdığım biri mi? Benim için değerli mi? Bana bu nasıl anlam katacak? Gerçekten kendimi ifade edemiyor muyum gibi kendine sorular sormalı; kendini dönüştüreceğin feedback( geri dönüş)’e sebebiyet veriyor. Bu senin oyun alanın! Bunu ister olumlu bir alana götürürsün, istersen olabilir böyle düşünebilir deyip geçebilirsin de. Bir süre sonra uyaranın da bir önemi kalmıyor, çünkü burada bütün güç sende!

Ben kendimi daha iyi ifade etsem var ya, Türkiye’nin bir numaralı röportaj yapanı olabilirim diyerek kendine o gazı verebilirsin deyince gülerek dedim ki;

Bak gaza geliyorum:)

(Karşılıklı gülüşmeler)

Uyaran her zaman olacak  ama  onun seni ne kadar etkilediğine sen karar veriyorsun doğru mu?

Kesinlikle! İzin vermek çok önemli! Zihnin senin kasan! Sen bu kasanın içine çer çöpte koyabilirsin, içerisine pırlanta ya da gümüşte koyabilirsin. Kasanın içerisinde ne olacağını sen belirliyorsun.

Bir dakika dedim şu ifade çok güzel, çok sevdim.

ZİHNİN SENİN KASAN!

Nida gülümseyerek devam etti:

Biz ne yapıyoruz biliyor musun? İçeriyi çer çöp ile dolduruyoruz. Sonra benim hayatım niye böyle? İnsanlar böyle düşünüyor. Ben zaten beceriksizim, yetersizim! Evet, haklısın derim çünkü senin aklında bunlar var.

Ben kendimi seviyorum, ben kendimi olduğum gibi kabul ediyorum, ben yapacaklarımın en iyisini yaptım dediğin zaman; evet, haklısın olduğun gibi muhteşemsin derim.

Gücünü nereye veriyorsun? Gücü içerde kullanırsan kendine faydan oluyor. Uyaranlar karşısında farkındalığının olması gerekir. Saniyelik anlar. Güç kazanman için pratik yapmalısın. İnsanlar kendilerindeki bu değişim gücünü umarım bu röportaj sayesinde kullanabilirler. Fakat zihin her zaman eski sinir ağını takip ediyor. Değişim anlık değil, zamanla kazanılan bir şey.

Röportaj esnasında bir dakika dedi, gitti. Konuşma sırasında konuyu çok iyi anlatmak ve aktarmak için, eline ip almıştı. iki parmağının arasına doladı:    

 Örneğin; ben yetersizim, ben yetersizim diye kodlanmış biri… Olayların ya da kişilerin bir önemli yok. 20 senelik oluşmuş bir sinir ağı var hemen kopmuyor. Yeni sinir ağı oluşturdun, kalıcı olması için sürekli olarak çalışmalısın, uyaran gelecek ama yoluna devam edeceksin.

Bir alışkanlığın yerleşmesi için 15 sene vermek mi gerekiyor?

Pozitif düşünce yüz kat, negatif düşünceden daha kuvvetli. Pozitif güç, inanılmaz hızlı ve güçlü. Daha kısa sürede olabilir. Arada yetersizlik kodu gelebilir, insanlardan uyaranlar gelecek, hatırlatmalar olacak fakat bir dağ gibi durduğunda kim yıkabilir ki? Tamamen kişinin kendisinde!

Nida ile sohbet esnasında bilgileri serpiştirdiğimizi fark ettim. Başından sonuna kadar koçluk konusunu işledik hatta bilgileri bize aktarırken, bir koç olduğunu hissettirdi. Söylediği cümleler son derece vurucu, etkileyici ve kesinlikle motive edici. O zaman anlıyorsun ki gerçekten koçluk yapan kişi zaten sizi etkiliyor.

Yaşam koçu için nasıl bir eğitim aldın? Yaşam koçu ne yapar?

ICF  AKREDİTE ACTP Koçluk eğitim aldım; orada koçun sorumlulukları belli, yapacağımız anlaşma belli, konuşacaklarımızı belli…  Bazen insanlar karıştırıyor; psikoloji, psikiyatrist, danışmalık bunlar değil; arabanın hızlı gitmesi için aslında sadece bir destek sağlıyoruz.

Kişisel gelişimden farkı nedir koçluğun? Diğer alanlar koçluğa nasıl bakıyor? Özellikle Türkiye’de nasıl bakılıyor?

Kişisel gelişim aslında bir dönüşümdür. Nereye gidersen git, altında dönüşüm var. İlaçlı ya da ilaçsız amaç hep  aynı. Hep çözmek için. Aynı kategoride geliyor. Türkiye’de pozitif bakmak, poliyannacılık gibi algılanıyor. Kişisel gelişim kitapları gaz vermek için, birbirini tekrarlayan kitaplar diye düşünüyorlar. Bu onların düşüncesi, onları bağlar.  Diğer alanlarda bana göre; kişisel gelişimin ve dönüşümün başka alanları. Ben ilaç yazamam, medikal bilgim yok, uzmanlığımı konuşturacağım bir alan değil.

Bir psikolog danışanına sorular soruyor, farkındalık oluşturuyor. Bir koç ile psikolog arasında arasında fark yok gibi. Hatta diyorlar ki, koçların psikoloji eğitimi yok. Hangi noktada psikoloğa yönlendiriyorsunuz?

Çocukluk anıları, travma içeren olaylar. Bunlar işte benim alanım değil. Ciddi bir durum varsa, benim yapabileceğim teşhis, tedavi değil. Biz bunu yapmıyoruz. Akıl vermiyoruz, terapi yapmıyoruz!

Yaşam koçları hayatta çok başarılı ve iyi olduklarından mı koçluk yaparlar?

Evet, böyle bir algı var. Ama biz de kendi gelişimizi ve sürecimizi yaşıyoruz. Bir psikolog’ta yeri geldiğinde destek almak için, psikoloğa gidebilir. Bir yaşam koçuda sıkıştığı ya da zorlandığı bir konuda bir yaşam koçundan destek alabilir.

Ben niye bir yaşam koçuna gideyim? Neye göre seçmem gerekir? Bu şimdi hayatındaki bütün sorunları çözmüş biri mi? Bu tip sorularla karşılaşıyor musun?

Genelde insanlar yaşam koçluğunu bilerek geldikleri için, çok karşılaşmıyorum. Ama konuya biraz daha açıklık katayım.

Yaşam koçluğu yeni bir kavram, psikoloji daha köklü ve eski. Kendi içlerinde ayrışma var. Bizim işimiz onlardan farklı. İnsanlara da hak veriyorum. İki haftalık eğitimle koç olunmaz. Kısa bir eğitimle hemen online hizmet vermeye kalkıyorlar. Uzun soluklu eğitimini almak gerekiyor. Koçluk veren kişi de bu yoldan geçmeli.

Enerjimizin uyup uymadığına ilk bakacağız. Ekonomik bakış açısından uygun olması önemli. Tercih etme noktasında farklılıklar yüz yüze de olsun isteyebilir, on line görüşme de isteyebilir. Benim ilerlediğim alan davranış modelleri ve motivasyon üzerine.  İlişki için, ilişki koçu daha uygun olur.  Öğrenci koçu olan arkadaşım var, sınav öncesi çalışıyor mesela.

Sen yaşam koçusun, yoga eğitimleri alıyorsun, yoganın bu işle bağlantısı var mı?

Bu yolculuk esnasında kendim için edindiğim bir şey. Bu benim yolculuğum. Dur ben danışanıma bir yoga yapayım demiyorum. Bunlar tamamen farklı şeyler.

Peki, Nlp tekniklerini bu seanslarda kullanıyor musun?

Nlp’yi dil kalıpları açısından kullanıyorum. Ayrıca  Meta model ve Milton modellerini çok kullanıyorum.  Alışkanlıkları, dil yapısı, cümleleri, sinir ağı nasıl oluşuyor daha çok baktığım kısımlar bunlar. Alt temsili sistemler bir de. Görsel bir insansa karşımdaki sözgelimi; 1ay sonra kendini fiziksel olarak nasıl görüyorsun derim. Kinestetik bir insansan, nasıl hissediyorsun  gibi sorular sorarım.

Bir çok koç dalları var nefes koçluğu diye bir şey var mı?

Ben ilk kez duyuyorum. Nlp ile yaşam koçluğu diye bir şey de duydum. Bu doğru bir yaklaşım değil. Nefes koçluğu ne yapar bilemiyorum. Nlp ile koçluk farklı, pazarlama stratejisi. Yine de faydalanan faydalanıyor. Ben seçimleri yaparken, ICF ‘e gider bakarım, insanlar ne mezunu ona bakarım.

Yaşam koçluğunda, ilişki koçluğu, öğrenci koçluğu gibi bir çok alan var; bu alanların hepsinde uzmanlaşmak mümkün mü?

Koçların tamamen tercihine kalmış. Yönetici olup takım koçu olan kişilerde olabiliyor. Temel koçluk eğitimi aldığımız için, seans içerisinde alan dışı bir konu geldiğinde sizi ilişki koçuna göndereyim dur demiyorsunuz. Fakat hangi alanda net cevaplar istiyorsa o alandan bir koç seçebilirler. Danışmanlarımla en az sekiz seans yapıyorum. Her seans farklı konu işliyoruz, her gün bir tek konu konuşmuyoruz; İlişki, kariyer vs… tüm hayatla ilgili her şeyi konuşuyoruz.  Adı üstünde “ yaşam” koçluğu.

Yaşam koçluğu stil danışmanlığı, yönlendirme, öneri sunma gibi bir algı var; bu doğru mu? Mesela sen seans diyorsun o zaman danışanın her anında birlikte olmuyorsun?

45dk – 1 saatlik süre içerisinde birlikteyiz daha sonra mail ya da mesaj yoluyla sorularını yanıtlıyor oluyorum. Ama bir yere kadar bu yolla yardımcı olabilirim. Seans içerisinde konuşmak daha uygun oluyor. İnsanların kafasındaki koç;  yol haritası çiziyor ve  o kişide buna uyacak diye bir düşünce var. Oysaki biz kişinin iç dünyasını bilmiyoruz. Yol haritası çizsem bile, sen bunun yüzde kaçını yapabileceksin, kendi gerçekliğimden yola çıkarak hazırlamış olacağım bu harita o kişiye ne kadar uyar ki? Koçluğun tanımını iyi yapmak lazım.

Nedir peki yaşam koçu?

ICF tarafından koçluk, günümüzün belirsiz ve karmaşık ortamlarında özellikle önemli olan, kişisel ve mesleki potansiyeli en üst düzeye çıkarmak için ilham veren, düşünmeye teşvik eden ve yaratıcı bir süreçte müşteri ile ortaklık ilişkisi olarak tanımlanmaktadır.Biz ancak kişinin kendi cevaplarını kendi bulması için yardımcı olabiliriz. Kendi hayatının sorumluluğunu almasını sağlayabiliriz. Bunun dışında bir müdahalemiz yoktur.

Ben yaşam koçluğu konusunda kafamdaki çalı çırpıyı atmış gibi hissettim eminim ki, okuyucular da kafalarındaki yanlış imaj ve algıları düzeltecektir diye düşünüyorum.

İlişki koçlarına televizyonda orada burada sorular soruyor insanlar; ne yapmalıyım, nasıl yaklaşmalıyım, ilişkimi nasıl kurtarabilirim gibi. Hızlı cevaplar veriyorlar bu sana nasıl geliyor?

HAP CEVAPLAR!

Bu o kişinin kendi gerçekliğidir, böyle bir yorumda bulunması doğru değildir. Bütüne bakmadan yorumluyor ki hiç sağlıklı değil. Sadece günlük kurtarıcı hap cevaplar bunlar!

Çok güzel. Sen nasıl başladın bu maceraya?

İlk “secret” kitabı ile başladı. Tekstil işinde çalışıyordum. Bir şeyler istediğim gibi değildi. Arayıştaydım. Koçluk eğitimi ve bazı eğitimler almaya başladım sonra akış beni buralara kadar getirdi.

Neden yaşam koçu olmak istedin?

Herkese faydalı olmak istedim. Beni dönüştürdü ve bana kattı, bunu paylaşmak istedim. Bir anlamda herkes faydalansın istedim.

Peki, Sana insanlar nasıl ulaşır?

Gücünü eline al facebook , instagram  hesaplarından ve web sayfalarından  bana ulaşabilirler. Ulaşmaşmanızı kolaylaştırmak adına aşağıya not bırakıyorum:

Mail: nida@gucunuelineal.com

Tel:05367417838

WhatsApp: 00447961684834

Skype hesabımız: gucunuelineal

Selam ve sevgiler,

Emel Baykara