Kişisel gelişim ifadesi çok yaygın olarak kullandığımız bir kalıptır. Ancak gerçek bir gelişimden bahsedeceksek; bu şüphesiz bireysel gelişim olabilir. İnsanın doğasında özellikle öğrenmek, merak etmek ve çeşitli ilgi alanlarına tutku varsa bu duygu “kendiliğinden” ortaya çıkmaktadır.
Kişi, kendi varlığının farkındadır. Hangi noktada bulunduğunu görür; hayalinde ve beyninde belirlediği bir hedef oluşturur. O noktaya ulaşmaya çalışır. Bunun için bir yol haritası çizer. Çoğunlukla gelişime açık insanın göstermiş olduğu bir davranıştır. Belki bu noktada kendi tamlığını bulma isteği de bu olayı biraz tetikler. Başarılı olma hırsı, hayallerine kavuşma isteği ile kavrulur. Bu ilerleme istediği durdurulamaz noktaya gelir; “daha bilgi, daha da bilgi” diyerek bilgi açlığını kapatma ihtiyacı duyabilir. Bilgiye ulaşmak kadar, bilginin kullanılması ve yaşamda uygulanır olması gerekir. Aksi takdirde unutulması kaçınılmazdır. Ayrıca günümüz koşulları sürekli değiştiği için, süregelen bilgiler sabit durmuyor. Değişimin karşısında ilerlemek için ayak uydurmak gerekiyor. Şayet geri durur ve güncel bilgiye ulaşmazsanız şüphesiz ki, ilerlemekte pek söz konusu olmayacaktır.
Bireysel gelişimin önündeki en büyük engeller nelerdir?
Bunları birkaç madde halinde topladım:
- İnanç kalıpları, düşünceler ve yaklaşımlar.
- Eski olumsuz davranış alışkanlıkları.
- Değişime hazır olmamak ve istememek.
- Esnek olmamak, katı davranmak ve gelişime, değişime direnç göstermek.
- İletişim hataları yapmak. Sağlıklı iletişim kuramamak.
- Aile kültürünü, mirasını taşıyor olmak.
- Konfor alanından çıkamamak.
- Ve en önemli madde: “ zaten ben her şeyi biliyorum” demek.
Genellikle ailemizden gelen kültürel miras bizi etkilemektedir. Sözgelimi; anne- babası eğitimli olan insanların pek çoğu akademik kariyer yapıyor ya da akademik kariyer yapmak zorunda hissediyor. Ailenin “sen de doktor olmalısın ya da sen de öğretim görevlisi olmalısın” gibi mesleki konularda dayatmalarına maruz kalıyorlar. Bu kalıp onların hayal ettiği başka meslekleri yapmaya ya da istedikleri alanda değişimi sağlamalarını engelliyor. Yine ailede eğitim yeterli seviyede değilse bu defada değişimi sağlamak zorlaşıyor. Çünkü fikirler birbirine zıt olmakta ve gelişim arzusu “gereksiz” bulunmaktadır. Karşılaşılan dirençler nedeniyle ayrıca bir çaba harcanması gerekir. Bu yüzden de içinde bulunduğumuz kültür düzeyi önemli bir belirleyicidir.
Aile ve çevre faktörünün oluşturduğu bir inançlar silsilesi de var. Bu inanç kalıpları çocuğun yetiştirilme döneminden geliyor. Daha çocukken, yargılayıcı bir tutumla karşılaşmış ya da katı davranan ebeveynlerle yetiştirilmiş bir çocuk, “kısıtlı” inançları nedeniyle, gelişime açık olmayacaktır. Hatta konfor alanından çıkamayacağı için de yerinde sayacaktır.

Gelişimin önündeki engellerden bahsederken; “konfor alanından çıkamamak” esasında önemli bir konu. Tüm şartlar iyi olduğu halde, bulunduğu yerden adımlar atmaktan korkmak gerçekten bir sorun olabilir.
Güvende olmak, kaç yaşında olursak olalım her daim önemsediğimiz bir şeydir. Hayatımızda iki dürtü bizi harekete geçiyor: Bir tanesi yaşamda kalma ve savaşma, diğeri ise kaçmak.
Kaçmak, arkana bakmadan uzaklaşmak değil bazen rahatlık alanından çıkmamak, oraya saklanmak anlamına da gelebilir. Elbette güvende olduğunu hissetmek güzeldir.
Güvende hissettiğin yer, senin “konfor” alanındır. Yeni bilgiler, yeni uygulamalar ve değişiklikler birer tehdit gibi gelebilir. Değişiklik düşüncesi dahi rahatsız edebilir.
Neden? Nasıl? Çünkü korkuyorumdur. Konforun dışında kalan yerler, risklidir ve neyle karşılaşacağım belli değildir. Bu alandan çıkmak demek; Zorluklarla karşılaşacağımı kabul etmektir. Yeni beceriler edineceğimi, yeni deneyimler için adımlar atacağımı gösterir. Yeni amaçlar edinme ve onları başarmak duygusu…
Hayallerine kavuşmak ve kişisel hedeflerine ulaşmaya çalışmak zihnimizdeki engellerin ortadan kalkması ile mümkün.
Engeller zihnimizde başlıyor; inanç kalıplarımız, davranışlarımızı etkiliyor. Olumsuz inanç kalıplarını tespit etmek ve üzerinde çalışmak, bir anda mümkün olmayacaktır. Fakat algılarımızı açmak, belki düşüncelerimizi yakalayıp not etmek iyi gelecektir. Bununla birlikte, kullandığımız kelimeler özellikle sık sık tekrar ettiklerimiz bizi ele veriyor. Sürekli “şansızım, böyle şeyler hep beni bulur, yine beceremedim” gibi. Onları bulun. Yani olumsuz düşüncelerinizi! Sonra bahanelerinize bakın. Ben onlara mazeret çantası diyorum.
Mazeret çantasının içinde neler var?
Bu çantayı, taşımaya gerek var mı? Kendi duygularımızın, düşüncelerimizin, inançlarımızın olumsuz oluşu, bize bu çantayı zorunlu kılıyor. Özgüven eksikliği ve cesur olmamak nedeniyle, bir korku alanı yaratıyoruz. Güven duygusu içimizde var oldukça, korkulardan arınıp ilerleme göstermemiz daha kolaydır. O zaman yolculuğumuza güvenle çıkabilir, önemli adımlar atabiliriz. Attığımız bu adımla öğrenme alanına geçişi çok kolay yapabiliriz.
Bu alanda neler var? Yeni beceriler kazanma, konfor alanını geliştirme ve zorluklarla uğraşmak, onları çözmek.
Sorunları çözmek için, soruna değil “çözüme” odaklanmak gerekir. Nereye odaklanırsak, onu büyütürüz. Çözüme odaklandığımızda, beynimiz onu çözmek için, kendine yeni yollar arayacaktır.
Bu beceri, gelişimin önünü açacaktır. Yeni amaçlar, amaçları başarma, hayallerini yaşama ve yeniden amaçlar bulma döngüsünü kuracaktır. Bitmeyen bir öğrenme ve gelişim alanı yaratacaktır.
Bence gelişimin önündeki en önemli engellerden bir diğeri de; “ Ben zaten bunları biliyorum!”
Bu cümleyi kullananlar, gelişime açık olmayan ve gelişmeyecek olan kişilerin kuracağı cümlelerdir. Tamamen gelişime kapalı bir cümle. Ne dersen de, seni duymuyorum! En tehlikeli olandır.
Kendimize soracağımız birkaç soru ile farkındalık oluşturmak mümkün.
- Hedeflerimi gerçekleştirmek için neler yapmam gerekir?
- Hedeflerimden, hayallerimden beni uzaklaştıran engeller ve korkularım neler?
- Engel olduğunu düşündüklerim; gerçek birer engel mi yoksa birer bahane mi?
- Hangi adımları atarsam ilerlemiş olurum?
Sen neler düşünüyorsun? Senin önündeki engeller neler? İlerlemen için neler yapman mümkün?
Hadi sana sorular bırakıyorum, cevaplar sende!